29 Nisan 2010 Perşembe

'Amele Bayramı'ndan kanlı ve gazlı 1 Mayıs'lara

Emek hareketinde 8 saatlik iş talebiyle başlayan mücadelesi 120. yılında devam ediyor. 1850'lerde başlayan emek mücadelesi Türkiye'de 1920'lerden bu yana devam ediyor. 1977'de onlarca emekçinin Taksim Meydanı'nda katledilmesi ile yeni bir boyut kazanan 1 Mayıs bu yıl 32 yıl aradan sonra yeniden Taksim'de kutlanacak. 1977 kanlı 1 Mayıs'ını anlatan tanıklar, 'Bir yerden ateş ediliyor, diğer yerden ses bombası atılıyor, diğer taraftan su sıkılıyor. Ve bunu yapanlar güvenlik kuvvetleri. Polis alanı kapattı ölümler arttı' dedi.
Avustralya'nın Melbourne kentindeki taş ve inşaat işçileri, 1856'da 8 saatlik işgünü talebiyle bir günlük iş bırakma kararı aldı. İşçiler 21 Nisan günü Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar yürüyüş düzenledi ve her yıl tekrarlanmasına karar verildi. 1881'de yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu, 8 saatlik iş günü mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltmeye başladı. Avustralyalı işçileri izleyen Amerikalılar oldu. Chicago'da toplanan Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu üyeleri, 8 saatlik işgünü için 1 Mayıs'ı grev ve 8 saat uygulamasını fiili olarak hayata geçirme günü olarak belirledi. 1 Mayıs 1886'daki greve yarım milyon işçi katıldı. Luizvil'de (Kentucky) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. Grev ve gösteriler 1 Mayıs'tan sonra da sürdü. İşçilerin çoğu 3 Mayıs'ta sokaklara çıktı. Chicago'da Mc Cormick'e ait fabrikadan atılan ve grevde olan işçiler de miting yaptı.
120 yıldır işçilerin kesintisiz bayramı
40 bin işçinin katıldığı miting sona ermek üzereyken Mc Cormick fabrika düdüğünü çalarak, içerdeki grev kırıcıları dışarı çıkarttı. Grev kırıcıları protesto etmek için bir grup işçi fabrikaya yöneldi. İşçilere ateş eden polis, 4 işçinin ölmesine neden oldu. Bu saldırıyı protesto etmek için 4 Mayıs'ta Hay Market Alanı'nda miting düzenlendi. Tam miting dağılırken, kürsünün önüne, nereden geldiği belli olmayan bir bomba atıldı. Hemen polisin önünde patlayan bomba nedeniyle 7 polis öldü, 69'u ise yaralandı. Yüzlerce işçi asılsız ithamlarla tutuklandı, işçi liderleri Albert Persons, Adolph Fischer, George Engel ve August Spies idam edildi. İşçi önderlerinin cenaze törenine 100 binlerce kişi katıldı. Uluslararası İşçiler Kongresi (II. Enternasyonal) 1889'da Paris'te 400 delegenin katılımıyla toplandı. Kongrede sekiz saatlik işgünü talebinin en başta yer alması gerektiği yolunda karar alındı. 1890'dan başlamak üzere 1 Mayıs'ın, 'Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü' olarak kutlanması kabul edildi.
'Amele bayramı Türkiye'de ilk defa İzmir'de kutlandı'
Türkiye'de 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde 1905 yılında İzmir'de kutlandı. 1920'de ise işgal idaresinin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlandı. 1 Mayıs' 1921'de ise İstanbul'da hemen hemen bütün işçiler, özellikle Şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi ve Tramvay Şirketi çalışanları kutlamalara katıldı. Binlerce işçi Saraçhane'de toplanarak, Hürriyet Tepesi'ne kadar yürüdü. 1923 1 Mayıs'ında çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler, 'yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs'ın resmen işçi bayramı olarak tanınması, sekiz saatlik işgünü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı' talepleriyle greve çıktı. 1924 kutlamaları Türkiye Amele Birliği tarafından örgütlendi. Gösteriler engellenmek istendi ve tutuklamalar başladı. Türkiye tarihinde yasaklı 1 Mayıslar başlamış oldu. 1925'te çıkartılan Takriri Sükun Yasası ile birlikte 1976!ya kadar 1Mayıs kutlamalarına izin verilmedi. 1 Mayıs'ı kutlayanlar 'vatan hainliği' suçlanması ile yargılanır oldu.
İlk kitlesel 1 Mayıs 1976 kanlı, kanlı 1 Mayıs 1977
DİSK'in öncülüğünde 1976 1 Mayısı'nda emekçiler Taksim Meydanı'nı doldurdu. Türkiye'nin en kitlesel 1 Mayıs'ında Saraçhane'den, Beşiktaş'tan, Kabataş ve Şişli'den yürüyen 400 bin emekçi Taksim Meydanı'nı doldurmuştu. Uluslararası işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün 50 yıllık aradan sonra Türkiye'de kutlanmış oldu. 1977 1 Mayıs'ı 1976'dan sonra daha kitlesel bir kutlamaya hazırlanıyordu. Taksim meydanı'nda yapılacak olan kutlama öncesinde bazı gazeteler ''Sol 1 Mayıs'ta halkı galeyana getirmek istiyor'', ''DİSK ve Maocu gruplar arasında çatışma bekleniyor!'', ''Arabalar tahrip edilecek, inşallah aldanırız ama, kanlar akacak. Çeşitli solcu gruplar arasında slogan kavgasıdır bu'' manşetleri atmaya başladı.
Tanıkları 1 Mayıs 1977'yi anlattı
DİSK Maden İş Sendikası üyesi ve Netaş fabrikasında teknisyen olarak çalışan ve 1977 1 Mayıs'ında protokol korteji görevlisi olan Nazım Alpman, kanlı 1 Mayıs'ı şöyle anlattı: 'Sabah saat 10.00'dan itibaren misafirler gelmeye başladı protokole. Saat 12.00'a doğru biz yürüyüşe başladık. Bir düğün ,bayram heyecanı içindeydik. Alana girmeye başlamıştı insanlar. Alanda bulunanlar gelen kortejleri alkışlıyordu. Kemal Türkler sendikalara üretim araçlarınızla gelin demişti. Bir fabrika büyük kamyonun üzerine torna tezgâhı yerleştirmiş, aküden elektrik alarak onu çalıştırarak geliyordu. Tekstil işçiler dokuma tezgâhı getirmişlerdi. Folklor oyunları vardı. O zaman kadar yapılan mitinglerden farklılık vardır. Alana gelenler hiç bitmiyordu. Alana bazı grupların alınmayacağı söyleniyordu, ama Kemal Türkler herkesin alana girmesini bekledi. Hükümet komiserinden bir saat daha izin alındı. Kemal Türkler 18.00 gibi konuşmasına başladı. Kurtuluş grubu 40 bin kişiydi alana girmeye devam ediyordu ve Kemal Türkler konuşmaya başlamıştı.
'Polis iki yandan kitleye panzer sürdü'
Sular İdaresinin üstünden gelen bir el silah sesinin her şeyi başlatan ses olduğunu söyleyen Alpman, saldırı anına dair şunları söyledi: 'Oradan yaylım ateşi başladı. İnsanlar Kürsüye ve alan doğru kaçmaya başladı. O zaman Sarıyer otobüs durakları vardı. İnsanlar onun arkasında yere yatmaya başladı. Komut verilerek ateş ediliyordu sanki. İnsanlar yere yatmışken The Marmara ile AKM'nin kesiştiği yerde bir tane panzer vardı. O panzer kalabalığın üzerine su sıkarak alan girdi. Sıraselviler'de de bir panzer ses bombası atarak alana girdi. Bir yerden ateş ediliyor, diğer yerden ses bombası atılıyor, diğer taraftan su sıkılıyor. Ve bunu yapanlar güvenlik kuvvetleri. İnsanlar ne yapacak. Kaçmaya başladı. Ahmet İsfan Belediye Başkanıydı. AKM'nin önünde toplum polisi vardı. Sıraya dizilmişti. Bazıları da Orhan Taylan'ın 1 Mayıs posteri vardı AKM'de asılı onu yırtıyorlardı.' Devletin olaylarda 'pırıl pırıl' ortada olduğunu söyleyen Alpman, 'Orda kalabalığa devletin güvenlik güçleri saldırdı. Bütün olay oradan çıktı. Panzer kalabalığın üzerine girdi. Bu panzere ses bombası at emrini kim verdi. O polis kendi başına onu yapamaz. Kim dedi Kalabalığa sür panzeri. Ateşten kaçanlar var' diye konuştu.
'Gazeteciler The Marmara'da dürbünlü tüfek düzeneğini gördü'
Tha Marmara'da bulunan gazetecilerinden Necati Doğru'nun anlattıklarını anımsatan Alpman, 'Necati Doğru o zaman Günaydın'da çalışıyordu. Kürsüden foto muhabirinden filmleri almış otelde de gazeteciler var onları alıp gazeteye gidecek. Necati ağabey içeri giriyor. Yukarı çıkıyor bir odanın kapısı açık. Kimsin diyorlar sen, gazeteciyim diyor kovuyorlar bunu. Ama içerde dürbünler dürbünlü tüfekler her şey var. Bu odanın adı var. 511 ve 512 numaralık iki oda. Çıkıyor dışarı. Garsona soruyor garson 'bunlar polis abi' diyorlar. O otel o gün oda da kalanların isimlerini savcılığa vermedi. Verme demişlerdi bir yerden' şeklinde konuştu.
'İnsanlar pankart demirlerine çarparak yerlere düşüyordu'
1 Mayıs 1977'de Maden İş Sendikası'nın iş yeri temsilcisi olarak alanda bulunan Munzur Pekgüleç ise yaşananlardan çok açık bir şekilde derin devlet olduğunu belirterek yaşananları şöyle anlattı: '1 Mayıs tarihinin en kalabalık alanıydı. İğne atsan yere değmeyecek bir kalabalık vardı. Her 1 Mayıs öncesinde olduğu gibi provokasyon söylentileri vardı. Bu söylentilere rağmen binlerce insan Taksim'e gelmişti. Sanırım öğleden sonraydı bütün gruplar alana gelmişti. Kemal Türkler konuşma yaparken sular idaresini üzerinden silah sesleri başladı. Nerden geldiği o zaman çok belli değildi ama kesilmedi. Büyük bir dalgalanma yaşandı. Her tarafta silah sesleri duyulmaya başladı. Meydan karıştı. İnsanlar ister istemez kaçışmaya başladı. Kaçışma esnasında zincirlerle bağlı olan dev bir pankart vardı. Demir iskelete bağlıydı. İnsanlar o demirlere çarparak yerlere düşmeye başladı. Çok zaman geçmedi. 45 dakika içinde kaçmaya başladık. İnsanlar yerlerdeydi hala.'
'Polis alanı kapattı ölümler arttı'
Dev Genç'le birlikte alana giren Kazancı Yokuşu'nda yaşananlara tanık olan Cellattein Can, alanın polis tarafından kapatılmış olası ile ölümlerin arttığın dikkat çekerek 'Polis alanı adeta sardı. Panzerin siren sesleri sürekli gelip giden arabalar, polise karşı süren çatışmalar, adeta koyunun kurda saldırması gibi herkes can havliyle sağa sola, kitle olduğu gibi kazancı yokuşuna doğru girdi. Alan kapalı olmasaydı kitle aşağıya yönelecekti, ezilme daha az olacaktı, ölümler daha az olacaktı' diye kaydetti. İnsanların Kazancı Yokuşu'nun başında adeta boğularak can verdiklerini belirten Can, 'Kazancı'nın girişinde kamyon yolu kapmıştı, kitle oraya yönelmeye başlayınca çok yığılma olmaya başladı. Kitle Sıraselviler'e doğru kaçmaya başladı orda da polislerin barikatıyla karşıladı. Oraya da gidemediler tekrar Kazancı yokuşuna doğru gelmeye başladı. İnsanlar kaçmaya çalıştıkça panzerler gelip gidiyor halkın üzerine yürüyordu. Yanı başımızda bir kadın panzerin altında kalarak yaşamını yitirdi. İnsanlar arda resmen boğularak öldüler, yerde can çekişineler vardı' diye anlattı.
Polisin İlkyardım Hastanesine yaralıların götürülmesine izin vermediğini belirten Can, 'Çoğu insan hastaneye gidemediği için öldü. Yaralıları taşımak isteyenler gözaltına alındı' diye konuştu. 1 Mayıs 1977'de 37 kişi yaşamın yitirdi 200 kişi yaralandı. Bu yıl yapılan araştırmalarda ise hayatını kaybedenlerin sayısının 44 kişi olduğu ortaya çıktı. DİSK'in bu yıl arşivini açtığı 1 Mayıs kutlamaları 1978 yılında da Taksim'de kutlandı. Kamuoyunca kutlama yapılmadığı sanılan 1978'de yine Taksim Meydanı'nda kutlama yapıldığına dair görüntüler ortaya çıktı.
Ve 12 Eylül askeri darbesi, devletin Taksim yasağı inadı ve 4 ölü
1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul'da mitinge izin vermedi. Askeri darbenin ardından 7 yıllık aradan sonra 1987'de sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim insanları ile birlikte yaklaşık bin kişilik bir kitle Taksim Anıtı'na 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak istedi. Kitleyi anıtın yanına bırakmayan polisler sadece milletvekillerinin anıta çelenk bırakmasına izin verdi. 1988 ve 1989'da yasak olmasına rağmen Taksim'e çıkmak için binlerce kişi yürüyüş yaptı. Yürüyüş polisin sert müdahalesiyle son buldu. 1989'da 17 yaşındaki Mehmet Akif Dalcı isimli bir işçi yaşamını yitirdi. 1990'da yine Taksim'e yürümek isteyenlere izin verilmedi. Çıkan çatışmada İTÜ Öğrencisi Gülay Beceren aldığı kurşun yarasıyla felç oldu. 1990'lı yıllarda Taksim'e de 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmedi ve polisin açtığı ateş sonucu 1 kişi öldürüldü. Bazı yıllarda başka alanlarda yapılmak istenen 1 Mayıs kutlamalarına dahi izin veriledi. 1 Mayıs kutlamaları İstanbul'da Kadıköy'de yapılmasına izin verildi. 1996'da polisin müdahale ettiği kutlamalarda polis ateşi sonucunda Dursun Odabaşı, Yalçın Levent ve Hasan Albayarak öldürüldü.
2000'li yıllar ve 'gazlı 1 Mayıs'lar
2000'li yılların başından itibaren ise 1 Mayıs kutlamaları konusunda ise Taksim tartışmaları yeniden yaşanmaya başladı. Yasaklara rağmen 2007'de DİSK ve KESK öncülüğünde Taksim kutlamaları için yürüyüş başladı. İstanbul Valisi Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah 1 Mayıs kutlamalarında 'orantılı güç' kullanacaklarını açıklamıştı. İstanbul'da Taksim'e çıkan bütün yollar trafiğe kapatıldı, vapurlar dâhil olmak üzere bütün ulaşım araçları çalışmadı. Yalova'dan İstanbul'a feribotların yanaşmasına izin vermediler. Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi başta olmak üzere, Beşiktaş, Cihangir, Gümüşsuyu, Kabataş, Nişantaşı, Tarlabaşı gaz bulutu ile kaplanmıştı. 2008 1 Mayıs'ında polisin tutumu değişmedi. Sabah saat:06.00'dan itibaren toplanma noktası olan DİSK Genel Merkezi'ne polis müdahale etti. İçeri gaz bombaları atıldı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı. 2009'da 'makul sayı' anlaşmasına rağmen Taksim Meydanı'na çıkan pek çok yerde çatışmalar yaşandı.
Uygar GÜLTEKİN / Murat EROĞLU (İSTANBUL DİHA)

Hiç yorum yok: