20 Ekim 2010 Çarşamba

Türkiye'nin 2010 dünya karnesi

Duydunuz mu?
Türkiye 134 ülke arasında,
Ekonomide, 131...
Eğitimde, 139...
Sağlık ve yaşamda, 61...
Siyasi yetkilendirmede, 104...
Kadın-Erkek eşitliğinde 126'ncı sırada yer alıyormuş.
Yani çok sayıdaki, üçüncü dünya ülkesinden bile gerideymişiz. Bunları kim mi söylüyor?
Dünya Ekonomi Formu 2010 raporu.
Hepsi bu kadar mı? Maalesef değil.
Aynı rapor, 'teğet' geçtiği söylenen ekonomik kriz konusunda ülkemizi 134 ülke arasında 13'üncü sıraya oturturken,
'İşgücüne katılım' oranı sıralamasında 125'inci sıraya... 'Parlamento'da bulunan Kadın Milletvekili sayısı' ile 104'üncü sıraya.
'Hukukun uygulanması' konusunda ise, sondan beşinci sıraya.
Bitti mi?
Üzgünüm ama bitmedi.
Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde ülkesi aleyhine dava açma konusunda kimse elimize su bile dökemiyormuş.
Bakın!
1 Ocak 2009 tarihine kadar ülkemiz aleyhine AHİM'de tam 27 bin 686 dava açılmış. Ve sonuçlanan 16 bin davanın 686 tanesinde ülkemizi 100 Milyon TL'yi aşkın tazminata mahkum ettirerek kırılması zor bir rekora imza atmışız.
Oh, bitti diye düşünüyorsunuz değil mi?
Durun, durun asıl bir 'kitap okuma' konusu var ki onu en sona sakladım. İşte, Türkiye en kötü karne notunu bu konuda almış.
'Gençlerin yüzde 60'ı hiç kitap okumuyor' denilen araştırma sonucuna göre ülkemizde bin kişiden sadece ikisi kitap okuyormuş. Daha da kötüsü bu oran, 'düzenli okuma alışkanlığı' konusunda daha da azalarak bin kişide bire düşüyormuş.
Vah Türkiyem vah.
HALKÇI GÖRÜŞ

18 Ekim 2010 Pazartesi

Dünyanın en güçlü 25 ekonomisi

Dünyanın en güçlü 25 ekonomisi ve takipçileri ülkeler
Dünya ekonomisinde eksen son sürat gelişmekte olan ülkelere doğru kayıyor.
Klasik sanayileşmiş ülkeler, ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Hollanda, Belçika, İsveç gibi ülkelerin dünya ekonomisindeki ağırlığı gittikçe azalırken, Çin, Hindistan, Güney Kore, Endonezya, Türkiye, Malezya, Tayland, Mısır gibi gelişmekte olan ülkeler dünya ekonomisinde giderek daha fazla pay kapıyorlar.
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerinden derlenen bilgilere göre, ABD'nin dünya ekonomisindeki payı, satın alma gücü paritesine göre gayri safi yurtiçi hasıla (SGP-GSYH) bazında, 1980'de yüzde 24,585 iken, 2011 yılında yüzde 20'nin altına yüzde 19,884'e gerileyecek. ABD'nin payı 2015'de ise yüzde 18,4'ün altına inecek. Dünya ekonomisinden aldıkları pay, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Belçika gibi ülkelerde daha dramatik bir şekilde düşecek.
JAPONYA 80'LERDE DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK EKONOMİSİ
1980'lerde dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumundaki Japonya'nın 1980'de aldığı yüzde 9,17'lik pay, 2015'de yüzde 5,15, Almanya'nın payı yüzde 6,68'den yüzde 3,42'ye, İngiltere'de yüzde 4,29'dan yüzde 2,74'e, Fransa'da yüzde 4,72'den yüzde 2,62'ye, İtalya'da yüzde 4,47'den yüzde 2,08'e, Belçika'da yüzde 0,85'den yüzde 0,47'ye düşecek.
Buna karşın, Çin dünya ekonomisinden aldığı payı bu dönemde 8 kat, Hindistan 2,5 artıracak. Çin, 1980-2015 döneminde payını yüzde 2,19'dan yüzde 16,96'ya, Hindistan 2,45'den yüzde 6,28'e çıkaracak. 1980'de 13'üncü büyük ekonomi olan ve sıralamada, Hindistan, Meksika, Kanada, İspanya gibi ülkelerin gerisinde kalan Çin, o tarihte İtalya'nın yarısı kadar satın alma güce paritesine göre GSYH'si vardı. 2015'de İtalya'nın 8,5 katı, ABD'ye yakın bir SGP-GSYH düzeyine ulaşacak.
Sanayileşmiş 7 büyük ülkenin (ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada) oluşturduğu G-7 (Grup 7), 1980 yılında dünya ekonomisinin yüzde 56,3'ü, 1992'de yüzde 51,4'ü 2010 yılında yüzde 40,1'i oluştururken, bu oran 2015 yılında yüzde 36'ya inecek.
Bu karşın, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'den oluşan ve bu ülkelerin İngilizce yazılışının ilk harflerinden oluşturulan bir tabirle BRIC olarak adlandırılan bu ülkelerin 1992'de dünya ekonomisindeki payı yüzde 14,53 iken, bu yıl yüzde 24,48'e, 2015 yılında ise yüzde 29,08'e yükselecek.
TÜRKİYE 16.SIRADA
Türkiye'nin dünya ekonomisinde 1980'de aldığı yüzde 1,025'lik pay, 1992 yılında yüzde 1,188'e, 2010 yılında yüzde 1,274'e çıkarken, 2015 yılında yüzde 1,232'ye inecek ama 16'ıncılıktaki sırası değişmeyecek. Sıralamada 1980'de 20'inci olan Türkiye, 1992'de 17'inciliğe yükselmişti. Daha sonra 15 ile 19'unculuk arasında yer alan Türkiye, halen dünya sıralamasında 16'ıncı...
Dünyanın en büyük 25 ekonomisi ile diğer bazı ülkelerin 1980, 1992 yıllarında dünya ekonomisi içindeki payları ile 2010 ve 2015 tarihlerinde dünya ekonomisinden alacakları paylar tahmini olarak şöyle:

ENSONHABER

Türbanı Üniversitelerde KABULLENMİYORUZ!

YÖK'ün İstanbul Üniversitesi üzerinden başlattığı son müdahale ile türban bir kez daha, AKP gericiliğinin üniversitelere yönelik dönüştürme operasyonunun koçbaşı olarak kullanıma sokulmuş durumda. Özgürlükçülük adına türban özgürlüğü dillendirilirken, YÖK genelgesiyle üniversitelerde yasal olarak daimi sivil polis varlığı, öğrencilerin parmak izi veri tabanının oluşturulması, tanıtım standı açmak da dâhil olmak üzere her türlü siyasi faaliyetin yasaklanması isteniyor. "Parasız eğitim" sözünü ağzına alan öğrenciler yaka paça gözaltına alınıp yıllarca hapis istemiyle hâkim önüne çıkartılıyor. Özcesi, gericiliğin saldırısının listesi uzun ve hızla uzamaya devam ediyor.
Bugün sessiz kalmak, yarın olacak her şeyi kabullenmek haline gelmiş durumda.
Üniversite Konseyleri Derneği, bir kez daha bu saldırının karşısında durma kararlılığına sahip ve yaşananların kabul edilemez olduğunu düşünen tüm akademisyenleri tavır almaya çağırıyor. Bu doğrultuda bir başlangıç olarak aşağıda ilginize sunuyor olduğumuz imza metnini kaleme aldık. Akademinin AKP'ye ve onun temsil ettiği karanlığa teslim olmayacağına, insanlığın aydınlanmasından yana tüm bilim insanlarının AKP'ye karşı güçlü bir HAYIR cevabı vereceğine güveniyoruz.
KABULLENMİYORUZ!
Üniversitede türbanı bir kez daha, bu sefer “özgürlük simgesi” olarak yerleşkelerimize, dersliğimize kadar sokmaya çalışıyorlar. Bu hukuksuzluğa direnenleri, büyük bir pervasızlıkla “baskıcılıkla” suçluyorlar, isim isim afişe ediyorlar. Böylesine bir dayatma sürerken özgürlükten bahsediyorlar.
Biz bu ülkenin aydınlanmasını, ilerlemesini, bağımsızlığını savunan bilim insanları olarak özgürlüğün ancak baskı ve esaret karşısında tanımlanabileceğini iyi biliyoruz.
Üniversitelerdeki türban dayatmasını ve bunun özgürleşme olduğunu kabullenmiyoruz!
Kabullenmiyoruz! Bugün türbana özgürlük diyenlerin, ilerici aydınlarımızın ve bilim insanlarımızın baskı görmesini, tutuklanmasını, Sivas’ta yakılmasını, faili meçhullerde katledilmesini umursamadıklarını, hatta “provoke ettiler” diye onayladıklarını, kaybettiğimiz değerli pek çok akademisyenimize hakaretlere devam ettiklerini görüyoruz.
Kabullenmiyoruz! Bir defa daha iktidar eliyle dinsel dogmaların ve emperyalizmin ılımlı İslam projesinin hâkim hale getirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Türbana özgürlük diyenlerin ülkemizin özgürlüğünü yani bağımsızlığımızı umursamadığını biliyoruz.
Kabullenmiyoruz! Özgürlükten bahsedenlerin, türban özgürlüğünü kollayan sözde özgürlükçü YÖK’ün kararıyla üniversitede sivil polisin cirit atacak olmasını, hatta öğrencilerden parmak izi alınmasını ve parasız eğitim gibi haklı ancak istenmeyen görüşlere sahip öğrencilerin görüşlerini açıklamalarının yasaklanacak olmasını umursamadıklarını görüyoruz.
Kısacası, üniversitede türbanı değil, kadının, ülkemizin, emeğin ve aklın özgürleşmesini tartışmak istiyoruz.
Kabullenmiyoruz! Tüm inançlardan öğrencilerimizi sırf cemaatler, siyasi iktidar, parlamento muhalefeti ve Vaşington istedi diye Ortaçağ karanlığına terk etmeyeceğimizi, kılık kıyafetin ötesinde gerçek, temelli bir özgürleşme ve aydınlanma mücadelesini başlatacağımızı ilan ediyoruz!
ÜKD - Üniversite Konseyleri Derneği